Güneşin ilk ışıkları köyün tepelerinden süzülerek yeşil tarlaları aydınlatıyordu. Küçük bir köyde, annesiyle birlikte yaşayan Zeynep adında bir kız vardı. Zeynep, neşeli ve yardımsever bir çocuktu. Fakat son zamanlarda köyde yaşanan kuraklık yüzünden herkes gibi onun ailesi de zor günler geçiriyordu. Annesi, evlerinde kalan son un torbasıyla ancak birkaç ekmek yapabileceklerini söylemişti.
O sabah Zeynep, annesinin yaptığı ekmeklerin mis gibi kokusuyla uyandı. Annesi ekmekleri pişirip sofra bezine sarmış ve kızına dönerek, “Zeynep, bu ekmekleri dikkatlice sakla kızım. Bu günlerde elimizdeki azıcık yiyeceği bile dikkatli harcamamız gerekiyor,” dedi.
Zeynep başını sallayarak ekmekleri alıp mutfaktaki sepete koydu. Tam o sırada kapının sesi duyuldu. Kapıda, üzeri toz toprak içinde bir adam duruyordu. Adam yorgun ve bitkin görünüyordu.
“Evladım, Allah rızası için bir lokma ekmek verir misin?” diye sordu adam, gözleri umut dolu bir ifadeyle.
Zeynep duraksadı. Ekmekleri verirse, kendi ailesi aç kalabilirdi. Ama annesinin ona küçük yaşlardan beri öğrettiği bir şey vardı: “Paylaşmak bereket getirir.”
Bu sözleri hatırlayan Zeynep, içinden kısa bir dua etti ve sepetten bir ekmek alarak adama uzattı. Adam gözleri dolarak, “Allah senden razı olsun evladım,” dedi ve dua ederek uzaklaştı.
O gün akşam olduğunda Zeynep’in annesi eve döndü. Zeynep, yaşlı adama ekmek verdiğini anlatınca annesi başını hafifçe eğip gülümsedi: “Kızım, paylaşmak bizim en güzel değerimizdir. Allah dilerse bereketimizi artırır.”
Ertesi sabah Zeynep, bahçede oynarken komşuları Hatice Teyze’nin sesini duydu. “Zeynep, annen nerede?” diye seslendi. Zeynep annesinin evde olduğunu söyleyince Hatice Teyze kapıdan içeri girdi. Elinde koca bir sepet dolusu un vardı.
“Buğday tarlalarından azıcık ürün kaldı,” dedi Hatice Teyze. “Sizin zor günler yaşadığınızı duydum. Geçen gün annenin bize yaptığı yardımı unutmadık. Bu unu size getirdim, kabul edin lütfen.”
Annesi minnetle teşekkür ederken Zeynep gülümsedi. Kalbinde tarifsiz bir huzur vardı. Eline bir ekmek verip ihtiyacı olanla paylaşmak, ona yepyeni bir mutluluk getirmişti.
Ertesi hafta köyün camisinde imam, minberde vaaz veriyordu. “Sevgili kardeşlerim,” dedi gür sesiyle, “Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurur: ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’ Unutmayın ki paylaşmak sadece elinizdeki malı vermek değildir; bazen bir tebessüm, bazen bir güzel söz de en büyük sadakadır.”
Bu sözler Zeynep’in yüreğinde yankılandı. Küçük bir ekmeğin bile koca bir berekete dönüştüğünü yaşayarak görmüştü.
O günden sonra Zeynep, elinde ne varsa ihtiyacı olanlarla paylaşmayı kendine görev edindi. Her yaptığı iyiliğin, bir gün daha büyük bir iyilik olarak döneceğini biliyordu.
Ve o küçük köyde herkes, Zeynep’in güzel kalbini konuşur olmuştu. Paylaştıkça bereketin arttığına dair o güzel hikâye nesilden nesile anlatılmaya devam etti.