Yazar: admin

Bir zamanlar, güzel bir köyde Külkedisi adında bir genç kız yaşardı. Külkedisi’nin hayatı zorlu ve sıkıcıydı. Ancak köyün yakınındaki büyülü bir ormanda, iyilik dolu bir peri yaşarmış. Bu peri, herkesin dileklerini gerçekleştirebileceği büyülü bir peri tozuyla dolu bir kavanoza sahipti. Bir gün, Külkedisi ormanda yürüyüş yaparken periyi keşfetti. Peri, ona peri tozundan verdi ve Külkedisi dileklerini gerçekleştirmeye başladı. Külkedisi, köyündeki hayatını daha iyi hale getirdi, ama en önemlisi, birlikte daha fazla vakit geçirdiği peri ile yakın bir arkadaşlık kurdu. Ancak köylerine kötü niyetli bir cadı gelip büyülü peri tozunu çalmaya karar verdi. Külkedisi ve Peri Kızı, cadıyı durdurmaya ve peri…

Read More

Bir zamanlar, küçük bir köyde Kırmızı Başlıklı Kız olarak bilinen bir genç kız yaşardı. Fakat Kırmızı Başlıklı Kız’ın ününün ardında bir sır vardı. O aslında bir sebze ve meyve satıcısıydı. Kırmızı başlığı, pazarda tezgahının üzerindeki rengarenk meyve ve sebzeleri tanıtmak için giyerdi. Kırmızı Başlıklı Kız’ın en iyi arkadaşı ise bir yılan olan Zeytin’di. Zeytin, Kırmızı Başlıklı Kız’ın en yakın dostuydu ve ona her zaman yardım ederdi. Birlikte pazarda sebzeleri ve meyveleri satarlar, köylülere gülümserler ve güzel müşterileriyle sohbet ederlerdi. Fakat bir gün, ormanın derinliklerinde yaşayan büyük bir kurt, köylülerin sebze ve meyve bahçelerine zarar vermeye başladı. Köylüler endişeliydi ve Kırmızı…

Read More

Bir zamanlar adı Ariel olan, güzel mi güzel bir prenses yaşarmış. Bu prenses, etrafındakileri kendine hayran bırakır, herkesin ona özenmesini sağlarmış. Ailesi, arkadaşları ve herkes onun bu tatlı hallerine bayılırmış. Denize girdiklerinde adeta bir deniz kızı misali kuyruğu çıkan Ariel, denizden çıktığında ise kızıl saçlı, mavi gözlü bir prenses olurmuş. Prensesin bu dilden dile dolaşan güzelliği karşısında birçok kişi hayran kalıyordu. Zengin okyanus denizinin altında büyüleyici bir krallığın yaşandığı yerde, güzel ve meraklı bir genç kız olan Ariel yaşıyordu. Ariel, denizin derinliklerindeki hazineleri ve denizaltı dünyasını keşfetmeyi çok seviyordu, ama aynı zamanda insan dünyasına olan ilgisi de büyüktü. Bir gün,…

Read More

Çok uzak zamanların birinde, henüz balta girmemiş esrarengiz ormanda, Tomurcuk adında bir çiçek yaşarmış. Henüz yeni doğmuş olan ve çevresini keşfetmek için çabalayan Tomurcuk, hızla büyümekte imiş. Yaşadığı derin, geniş, nemli ve sık ormanda besin bulmayı, diğer çiçekler gibi büyük ve görkemli olmayı hayal edermiş. Zaman hızla akıp gitse de, Ay ve Güneş çok defa yer değiştirse de Tomurcuk, beklediği gibi hızlı büyüyemiyormuş. Günlerini küçük gövdesi ile geçirmek zorunda kalan Tormucuk bir an önce büyümeyi, Güneş ışınlarına daha rahat ulaşabildiği, daha rahat beslenebildiği bir yüksekliğe çıkmayı istiyormuş. Fakat yaşadığı bölgedeki yüksek ağaçlar yüzünden ışığa ulaşması mümkün değilmiş. Ormanın nemli ve…

Read More

Bir varmış bir yokmuş, günlerini sokaklarda dolaşmakla, yiyecek aramakla geçiren bir kedi varmış. Bu kedinin diğer kedilerden çok farklı ve ilginç bir isteği varmış. Diğer kediler karınlarını doyurmak için uğraşırken bu kedi, uçmanın yolunu bulmaya çalışırmış. Yüksek yerlerden atlayarak uçabileceğini düşünür, uzun duvarları arasında kaybolduğu  mahallesini yukarıdan görebilmek için can atarmış. En büyük isteği, uçmak, sıcak güneş ışığını yumuşak tüylerinin üzerinde hissetmek ve dünyaya tepeden bakmakmış.  Bu kedi nerede bir kuş görse, diğer kediler gibi saldırmayı ve kuşu yemeye çalışmayı reddedermiş. Meraklı kedi kuşları her gördüğünde sessizce bir köşeye siner ve kuşları izlemeye koyulurmuş. Bu anlarda bütün dikkatini kuşlara veren,…

Read More

Okyanuslardan çok uzakta, yüksek ve rüzgarlı dağların tepelerinden birinde, büyük ve görkemli bir krallık varmış. Bu krallık bütün diyara hükmederek düzeni sağlamakla görevliymiş. Krallığın birçok büyücüsü, ejderhaları, esrarengiz yaratıkları, cüceleri ve insanları varmış. Birbirinden farklı bu canlılar arasında farklı birlikler oluşturarak krallığın farklı bölgelerine konuşlandıran krallık yönetimi, savaşların, isyanların bastırılmasını amaçlarmış. Bu krallıkta yaşamakta olan bir cüce, bir gün, saraydaki işlerini yanlışlıkla berbat hale getirdiği için saraydan atılmış. Bir cücenin bu şekilde saraydan atılması görülmüş iş değilmiş. Çok üzülen cüce, ne yapacağını bilemez bir şekilde ilerlemeye başlamış. Cüce yürürken ve bundan sonra ne yapacağını düşünmekteydi. Durmadan yürümeye devam eden cüce,…

Read More

Zamanın birinde yüksek yüksek dağların zirvelerinden yerin en diplerine kadar akıp giden berrak mı berrak bir su varmış. Değdiği her yeri huzura erdiren bir yapı ile doğaya can verirmiş su. Bazen kayalara hırçın hırçın vururmuş, bazen de ırmaklarda serin ve sakin bir şekilde akarmış. Onun bu özelliğini gören herkes ona hayran hayran bakarmış; onun bu özelliğini duyan herkes de ona kavuşmak için can atarmış. Günlerden bir gün, suyun sesini duyan ateş rotasını değiştirmiş ve bu sesin olduğu yöne doğru atmış adımlarını. Karşısında hırçın bir şekilde kayalara vurarak dağların zirvesinden akan suyu görünce nutku tutulmuş. Yüreğinin derinliklerinde kordan daha kor bir…

Read More

Zamana meydan okuyan yapısı ile ayrılmaz üçlü olarak anılmaya başlamış kalem, kağıt ve silgi. Sanki birisi olmazsa diğeri yarım kalacakmış gibi ya da birisi olmazsa diğeri de hiç olmayacakmış gibi. Kendi aralarında kurmuş oldukları bir dünyaymış yaşadıkları. Çok farklı şekillerde kesişmiş yolları. Kağıt zamanın bir evresinde inzivaya çekilmiş ve kendini bulduğunu zannettiği bir köşede sessizliğe bürünmüş. Kelimelerden ve onları oluşturan harflerden çok uzak diyarlara göç etmiş. Kalem ise içinde biriktirdiği kelimeleri dışarı atmak için bir arayış içine girmiş. İçinde birikenleri tutmaya mecali kalmamış artık. Ayaklarına kara sular ininceye kadar yürümüş. Gece, gündüze varıncaya kadar ilerlemiş.  Derken günün birinde kalemin yolu…

Read More

Soğuk ve çetin geçen bir kış mevsiminin ardından bahar yüzünü göstermeye başlamıştı. Güneş için doğma ve çiçekler için açma zamanıydı. Kuşlar cıvıldamaya, kelebekler uçmaya, arılar ise vızıldamaya başlamıştı. Bal arıları çoktan ortaya çıkmış ve çiçekten çiçeğe konarak bal özü topluyorlardı. Bu durumu fark eden çiçekler bal arılarını şikayet etmeye başlamışlardı. “Ne yapıyorsun sen? Hem güneşimi engelliyorsun hem de nektar ve polenlerimi topluyorsun.” diye bal arısına çıkışmıştı çiçek.   “Ben kötü bir şey yapmıyorum ki. Tek amacım, kovanlarımdaki petekleri balla doldurmaktır.” diye çiçeğe karşılık vermişti bal arısı. “Olsun! Bunun için benden izin aldın mı ki? Benim olanı benden almak için izin…

Read More

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde büyük diyarların birinde küçük bir Alya yaşarmış. Küçük Alya hayalperest ve bir o kadar da heyecanlıymış. Henüz okula başlamamış. Ama okula başlamak için gün sayıyormuş. Kısa süre sonra okul hayalleri gerçek olacakmış. Okula gitmenin heyecanlıyla beraber babasından sürekli kırtasiye malzemeleri istermiş. Odasının her yerinde birbirinden farklı malzemeler birikmiş. Küçük Alya her gün bu malzemelerle oyunlar oynar ve onları uzaktan izlermiş. Sevdiği bütün kırtasiye malzemelerini bir arada toplarmış. Bir gün annesi odasına temizliğe girmiş. Küçük Alya’nın odasını temizlemek isteyen annesi Alya’nın ne kadar hayalperest olduğunu anlamış. Çünkü Alya çeşitli kırtasiye malzemeleri…

Read More